19 Şubat 2014 Çarşamba

KELENDERİS’TEN GİLİNDİRE'YE



                     Toroslar’ın eteğinde, toprak damlı genellikle tek katlı taş evlerin bulunduğu küçük bir sahil kasabasıydı, doğduğum ve çocukluk yıllarımı geçirdiğim tarihi kent Gilindire. Her tarihi kent gibi Gilindire’nin de bir kuruluş öyküsü vardır.
                     Gilindire’nin tarihi adı, günümüzden yaklaşık dört bin yıl önce, Zeus’un oğlu Hermes’in torunlarından Fenikeli Sandokos tarafından, Toroslar’ın eteğinde bir kale ve ticaret kenti olarak kurulmuş Kelenderis’tir.  Kelenderis, 19. yüzyılın başlarında, halk ağzında Gilindire’ye dönüşür. 1965 yılında da Gilindire adı, Akdeniz’in mavi karanlığına gömülür ve o yıllarda Gülnar’a bağlı olan bu nahiye, tarihi geçmişiyle hiçbir ilgisi olmayan Aydıncık adını alır.
  Kentin kuruluş mitolojisi hakkında Batılı kaynaklar şu bilgileri veriyor:
“Hermes ile Herse’nin Cephale adında bir oğlu olmuş. Cephale’e âşık olan Eos, onu Suriye’ye kaçırmış ve orada evlenmişler. Tithonos adında bir erkek çocukları dünyaya gelmiş. Tithonos’tan, Phaeton, ondan Astinoos ve ondan da Sandokos doğmuş. Sandokos Suriye’den Kilikya’ya gelmiş, orada Kelenderis şehrini kurmuş. Sonra Hyrie kralı Messagoras’ın kızı Pharnace ile evlenmiş ve bu evlilikten Kinyras dünyaya gelmiş. Kinyras da büyüyünce, halkının bir kısmı ile Kıbrıs’a geçmiş. Orada Baf kentini kurduktan sonra da Kıbrıs kıralı Pygmalion’un kızı Metharme ile evlenmiş. Daha sonra da Kıbrıs’a kral olmuş.
Kral Kinyras’ın, Myrrha adında, güzelliği dillere destan bir kızı vardır. Kral, kızının Aphrodite'ten daha güzel olduğunu iddia eder. Aşk ve güzellik tanrıçası da, kralın kızını kıskanır ve onu babasına âşık eder. Myrrha da dadısının aracılığı ile fark ettirmeden geceleri babasının yatağına girer. Kral birkaç kez birlikte olduğu kadının kızı olduğunu fark edince, Myrrha korkudan sarayı terk ederek ormana sığınır. Bilmeyerek girdiği bu ensest ilişkiden utanç duyan kral da, kızını öldürmeye karar verir ve peşine düşer. Myrrha kurtulmak için tanrılara yalvarır. Zeus, kıza acır ve onu Toroslar’a fırlatır. Orada onu mersin (murt) ağacına dönüştürür. Bir süre sonra bu ağacın kabuğundan nur topu gibi bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Adı da Adonis. Büyüyünce de yakışıklı bir delikanlı olup çıkar. Aşk Tanrıçası Afrodit ona âşık olur.
Afrodit, sevgilisi Adonis ile ormanda gezip tozmaya başlar. Tanrıça’ya vurgun olan Savaş Tanrısı Ares, yakışıklı delikanlıyı çok kıskanır. Bir gün, Afrodit şerefine düzenlenen bir av partisinde Ares, bir yabandomuzu salar Adonis’in üzerine. Hayvan yaralar onu. Ölümle pençeleşir Adonis. Afrodit onu kollarına alır ve sağaltmak üzere götürürken damlayan kanlar, kırmızı anemonlara dönüşür.
 Gilindire’deki Yörük Tepe, mart başında kıpkırmızı dağlalesine bürünür. Murt ise yaz ortasından sonbahara kadar beyaz çiçek açar yörede. Kasımdan itibaren de beyaz, üzerinde morumsu siyah lekeler bulunan, bol çekirdekli kekremsi meyveler verir.
Murt ve anemonun yörede bolca yetişmesi, çekiyor insanı mitolojik öykünün içine, nedense inanası da geliyor.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder