19 Şubat 2014 Çarşamba

GİLİNDİRELİ ŞAİR, YAZAR VE EĞİTİMCİ A. ZEKİ TEOMAN



Zeki Teoman’ın dedesinin dedesi İsmail Bey, Bilecik-Bursa dolaylarında bir Yörük beyidir. Bir karışıklıktan yararlanır ve vali benim diyerek Bursa Valilik makamına gidip oturur. Padişah Abdülmecit, onu Bursa’dan uzaklaştırmak için Kıbrıs valiliğine atar. İsmail Bey, İngilizleri Kıbrıs’a sokmamak için uğraşır, başaramayınca da intihar eder. Bayraktar Camii’nin avlusuna gömülür. Oğlu Mustafa Bey ticaretle, Mustafa Bey’in oğlu Hüseyin Bey ise  çiftçilikle uğraşır. Hüseyin Bey’in oğlu, A. Zeki Teoman’ın babası Mehmet Tevfik Bey, İngilizler tarafından Oxford Üniversitesi’nde okutulur. Mehmet Tevfik Bey, öğrenimini tamamladıktan  sonra, İngilizlere hizmet etmemek için, Anadolu’ya, Gülnar ilçesine kaçar. İlçe merkezi Gilindire’de Tapu Müdürü olur. Mehmet Tevfik Bey, günümüzde Gilindireli (Aydıncıklı) yaşlılar arasında Tapucu Mehmet Efendi olarak bilinmekte olup, Gülnar ilçesine yerfıstığını getiren ve ekimini sağlayan ilk kişidir.
Mehmet Tevfik Bey, Gilindire’nin ileri gelen ailelerinden Göğ Eselerden Kolcu (Tekel Memuru) İbil Ağanın  kızı Şerife ile evlenir. Böylelikle daha sonraları I. Dönem İçel Milletvekili olan Ahmet Şevki Göklevent ile akraba olur.
A. ZekiTeoman, 9 Mart 1912 yılında Gilindire’de doğar. Üç yaşına gelince de Gülnar ilçe yönetiminin Gilindire’den ayrıldığı ve yeni bir ilçe merkezi aradığı yıllar gelip çatar.
Gülnar’a bağlı yayla köylerinden hiçbiri, ilçe merkezi olmayı kabul etmeyince göçebelikten bıkan Kaymakam Gani Bey (Urfa), görevini bırakıp gider.
1915 Mayıs’ında ilçe yöneticileri, hem Müftü hem de Malmüdürü vekili, Müderris Mustafa Fevzi (Kırıt) Hoca, Tahrirat Kâtibi (Yazı İşleri Müdürü) Ahmet Şevki Göklevent, Tapu Müdürü Mehmet Tevfik Bey, Zeyne ve Ovacık nahiye (bucak) müdürleri ve köy muhtarlarıyla Bozağaç Köyü'nde toplanırlar. Memurların en yaşlısı Tapu Müdürü, Qxford çıkışlı Mehmet Tevfik Bey’i kaymakam vekili seçerler. 27 Mayıs 1916'da ilçe yöneticileri, Hanaypazarı'na gelir. Önce Kaymakamlık çadırı, çevresine de diğer dairelerin çadırları kurulur.
Zeki Teoman, Gülnar Fevzipaşa İlkokulu’da okurken, okula Talât Bey  adında bir başöğretmen atanır. Talât Bey bir izci grubu kurar ve onlarla çevre gezileri yapar. Zeki Teoman bunlardan birini şöyle anlatır: “İzcilerle Gilindire (Aydıncık) gezisi yaptık. Bu benim ilk gezindi. Baştangeçtilerle dolu bir gezi oldu. Doğduğum yerin denizini, dedemin evini, anıtmezar Dörtayak’ı, topluluk kurallarını o gezide öğrendim.”
Zeki Teoman, ilkokulu bitirince okumak ister ancak Gülnar’da ortaokul yoktur. Bir bakırcının yayına çırak girer. Kalaycılığı öğrenir, bakırcılığa geçer. Bir gün ustası sövüp sayar. Teoman da karşılık verir. Bu kez de ustası üzerine yürür. Kaçış o kaçış. Daha sonra bir yıl babasının yanına, Tapu dairesine gidip gelir. Kendi deyişiyle, “kâtip yamaklığı” yapar. Gece toplantılarında, büyükler ona şiir okutur. Ardından “Bu çocuk adam olacak,” derler. Büyük halası da, “Milli Eğitim Müdürü olasın, oğlum” diye hep dua eder. Teoman, halası ve duasıyla ilgili olarak şunları anlatır:
“Büyük halam Mustafa Kemal’den sonra en büyük adamın Milli Eğitim Müdürü olduğunu sanırdı. Çünkü Milli Eğitim Müdürü rahmetli Kâmil Bey kasabada törenle karşılanmıştı. Halamın da ömründe törenle karşılanan bir tek kişi vardı, o da Milli Eğitim Müdürüydü.”
Zeki Teoman, daha ilk gençlik yıllarında bile okumaya ve yazmaya çok düşkündür:
“… Ara sıra elimize geçen Silifke’nin ‘Taşeli’ gazetesini evire çevire okurduk. Hele elimize bir kitap geçmesin, elden ele dolaştırırdık. Üzerinde tartışmalar yapardık. Bir gün arkadaşlarıma:
-Gelin bir gazete çıkaralım!
Dedim. Düzeni kendimize göre olan “Gülnar” adlı gazeteyi çıkardık…”
El yazısıyla çıkardıkları gazeteyi arkadaşları da yazarak çoğaltırlardı. Birini camiinin duvarına, bir başkasını okulun kapısına asarlar diğerlerini de dağıtırlardı. Birinci sayıda Gilindire’ye yaptıkları geziyi anlatır. İkinci sayıda kasabanın ortasındaki mezarlığın daha sapa bir yere kaldırılmasını, gece korktuklarını yazar. Kaymakam Şefik Bey yazıları okur ve çok beğenir. Bunun üzerine kaymakam onu yardımcı öğretmen yapar. Ama bir gün sabrı taşar ve Kaymakamın oğlunu döver. Korkusundan kaçıp,  Çukurasma köyündeki çiftçileri Şükrü’ye sığınır ve iki gün dışarı çıkmaz. Daha sonra Kaymakam ona suçun oğlunda olduğunu söyler ama Teoman bir daha okula dönmez. Çıkardığı gazetenin üçüncü sayısında bu olayı anlatır. Okuyanlar çok beğenmiş yazıyı.
“… Beğenmişler ama, Kaymakam Bey:
-Bir daha gazete çıkarmasınlar!
Demiş. Bu da son oldu…” diyor Zeki Teoman.
Zeki Teoman alın teriyle kazanılmayan paraya tamah etmez, onu ‘yolda buldum’ diyerek cebine atıp harcamaz:
“ Bir gün hükümet konağının önünde, bir zarf içinde “10” lira buldum. Sahibini günlerce aradım, bulamadım, babama:
-Babacığım! Peki şimdi bu para ne olacak. Başkasının parası cebimde durdukça üzülüyorum. Sanki biri bana, bu parayı nerden aldın, diyecek gibi geliyor.
Yollu sordum. Babam benden bu sözü bekliyormuş:
-Sahibi bulunmayan paralar ya Kızılay’a ya da Türk Hava Kurumuna verilir.
Dedi.Götürdüm Türk Hava Kurumuna yatırdım. Kurum Başkanı Müftü Mehmet Altın:
-Sağol oğlum! Hava Kurumuna yardım Tanrı borcudur. Yardımın sevabı namaz kılmak kadar büyüktür.
Dedi. Gazi Mustafa Kemal adlı bir kitap armağan etti…”
Bir süre sonra okumak için evden kaçar ve 1932’de Adana Öğretmen Okulu’nu bitirir. 1933-1934 öğretim yılında, Mardin Gazi İlkokulu öğretmeniyken bir yılda üç üstünbaşarı alır. O, Türkiye’de bir yılda üç üstünbaşarı alan tek öğretmendir. 1936’da da Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Tarih, Coğrafya Öğretmenliği yeterlilik sınavını kazanır.
Askerliğini Yedek Subay olarak yaparken, 1942’de Doğu Anadolu sınırlarında birçok silahlı çatışmaya katılır, Heretil Köyü’nde meydana gelen bir Türk-Rus çatışmasını yönetip kazanır.
1950’de ezanın Arapça oluşunu kınadığı için Milli Eğitim Müdürlüğünden uzaklaştırılır. 1956 yılında hürriyet ve devrimleri savunduğu için sürülür. 1958-1959 öğretim yılında İstanbul Kartal Merkez İlkokulu öğretmeniyken, Türkiye’de ilk kez “eğitimi güç çocuklar” konusunu ele alarak bir “gecikenler sınıfı uygulaması” yapar. Ertesi yıl ve sonra birçok ilkokulda, bakanlıkça deneme sınıfları açılır. 1959’da hapsedilir, öğretmenlikten atılır. 30 Mayıs 1960’da yeniden öğretmenliğe alınır.
Öğretmen, Başöğretmen, İlköğretim Müdürü, Türkçe-Edebiyat Öğretmeni ve Milli Eğitim Müdürü olarak görev yapan Zeki Teoman, 1972’de emekliye ayrılır. 1975 yılına kadar istanbul’da hiçbir ilkokula “Cumhuriyet” adının verilmediğini fark edince, Caddebostan’da yaptırılan bir okula Cumhuriyet İlkokulu adını verdirir. 1984’te Kadıköy Söğütlüçeşme camiinin minaresine ay yerine ayyıldız dikilmesine öncülük eder.
Teoman, şiirde yeni bir ölçü, “sözcük ölçeği” kuramı önerir, bu şekilde yazdığı şiirlerini “Kazanç” adlı kitabında toplar. Nurullah Ataç, 15/6/1952’de Teoman’a bu konuda şunları yazar:
“Teoman!
Gönderdiğin dört yırı okudum. Ölçek değişikliğini önce yadırgadım. Sonra Aruz ölçeği, Hece ölçeği olur da neden Sözcük ölçeği olmasın, dedim. Gel bu ölçeğe Tilcik ölçeği diyelim.
Ama benim için yır ve yırın güzelliği konudur. Daha başka yırlarını da beklerim.”
Arif Nihat Asya ise şunları yazar:
“Zeki!
Yırların güzel. Sözcük ölçeğin yepyeni. Seninle öğüneceğimiz günler yakın. Seni izliyorum. Gözlerinden öperim.”

28 kitabı yayımlanan A. Zeki Teoman 10 Mart 1990’da vefat eder. İçel Mektubu, Amazon Mirina, Okula Kaçan Çocuk, Gülnar Hatun, Kadıköy’ün Öyküsü, Kıbrıs’ın Öyküsü, Portakal Kokulu Mektup, Öğretmen Yaşar, Kazanç yapıtlarından bazılarıdır.

1 yorum:

  1. İyi ki paylaştınız, okumayı ondan öğrenmiştim. Öğretmenimin ruhu şadolsun.

    YanıtlaSil